İngilizler AB Yerine ‘ABD’ Dedi
İngilizler AB Yerine ‘ABD’ Dedi
23 Haziran 2016’da Avrupa’da tarihi bir dönüm noktası yaşandı. AB’de kalıp kalmama
konusu referanduma sunuldu. Başbakan Cameron yırtındı, parçalandı, Türkiye’nin AB
üyeliğinin 30 yıldan önce gerçekleşemeyeceğini söyleyerek, yabancı ve Müslüman karşıtı
radikal sağcıları yumuşatmayı bile denedi. Türkiye’ye AB üyeliğinde en büyük desteği
veren İngiltere, bu politikasını bile yerle bir etti. AB yanlısı bir milletvekili (Mrs. Cox)
katledilince, İngiltere ve AB’nin umudu arttı. Ama İngilizler AB’ye “No more, thanks!”
dediler…
Referandum haftalar önce “Brexit” (AB’den ayrılma) adıyla dillendirildi. AB ülkelerinin
liderleri de İngiltere AB’den ayrılırsa diye hop oturup hop kalktılar. Cox’un katli öncesi
Avrupa’da ve Türkiye’de borsalar düşüşteydi. Brexit’çilerin oranı öndeydi. Ama Cox’un katli
ile AB’cilerin oranı yükselişe geçip piyasalar rahatlatmış, dolar düşmüş, borsalar yükselmişti.
Ama bu kısa süreli mutluluk, 23 Haziran gece yarısına doğru sona erdi. İngilizlerin %52’si
AB’de kalmak istemediğini beyan etti. Bu istek, başta AB piyasaları olmak üzere, tüm
dünyada dalgalanmaya sebebiyet verdi. İngiltere’de ve AB’de yeni siyasi
dalgalanmaların da devam edeceği anlaşıldı.
İngiliz Başbakanı Cameron, 24 Haziran sabahı “Bu durumda artık İngiltere’ye yeni bir
liderlik gerek. Benden buraya kadar!” diyerek ilk siyasi değişim haberini verdi. 3 ay
süreyle bu görevi sürdürecek ve sonra da başbakanlıktan ayrılacak. Bu hareket, sadece bir
siyasi değişim değil, aynı zamanda demokrasi anlayışının üstün bir örneğidir de. Koltuğa
yapışmak yerine, milleti aydınlığa götürecek yeni liderlerin de önü açılmaktadır. Keşke
Türkiye’de de demokrasinin bu erdemini görebilsek, “Filanın adamı, ABD’nin adamı
vb” gibi dedikodulara sebebiyet vermeyecek demokratik anlayışa bizler de ulaşabilsek!
Aslında Avrupa’da AB’ye “Hayır!” diyen ilk ülke İngiltere değil. Norveç, NATO üyesi
olasına rağmen AB üyesi değildir. Danimarka’da da evvelce AB konusunda bir referandum
yapılmış ve AB yanlıları kıl payı kazanmıştı. İsviçre de daha sonra nazlanarak AB’ye
girenlerdendi…
İngiltere’nin aslında AB ile arası en baştan beri hoş değildi. Avrupa’nın üç büyük
devletinden (Almanya ve Fransa ile birlikte) olmasına rağmen, Avro’yu para birimi olarak
kabul etmemişti.
İngiltere’nin bu eğreti yaklaşımı, AB ortak kararlarında da kendisini gösterdi. Hiçbir
zaman AB’nin ortak kararlarında ağırlığını Almanya ve Fransa kadar koyamadı. Buna
son örneklerden biri ekonomik kriz içerisindeki Yunanistan’la ilgili kararlarda görüldü.
1990 yılı sonbaharında Führungsakademie (Almanya)’nin İngiltere gezisinde iken,
Almanya’nın Londra Büyükelçiliği’nde, siyasi işlerden sorumlu elçilik müsteşarı tarafından
nefis bir İngiltere değerlendirmesi dinlemiştim. O dönemde AB, ayrı ve ortak bir para
birimine geçmeyi düşünüyor ama İngiltere ayak diriyordu. Siyasi birliğe gidişte ortak para
önemli bir gelişmeydi. Üstelik İngiltere de hem ortak dillerden İngilizcenin ana vatanı, hem
de ekonomik ve siyasi açıdan çok önemli bir ülkeydi. Alman Müsteşar o zaman “İngiltere,
bir türlü dar Manş Kanalı’nı aşarak Avrupa ile birleşemiyor. Bunun yerine yüzlerce mil
mesafeye sahip Atlantik’i aşarak ABD’yle birlikte olmayı tercih ediyor!” demişti.
Zaten aynı yıllarda veya kısa bir süre önce İngiltere’nin “Demir Leydi” Başbakanı Thatcher
de “Hiçbir şey yapamazsak ABD’ye müracaat ederek 53’ncü eyaletiniz olalım, deriz!”
demişti.
İngiltere, aslında ABD’nin AB içindeki “Truva Atı” gibiydi. Bunu ABD’nin 2003 Irak
müdahalesine karşı koyan Almanya ve Fransa’ya rağmen, ABD’nin yanında yer alarak
göstermişti. İngiltere’yi İspanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti de izlemişti.
Son Söz: Dünya yeni bir değişime yelken açtı. Ukrayna krizi, Arap Baharı, göçmen krizi,
küresel terör ve Uzakdoğu’da Çin ile bölge ülkeleri arasındaki deniz sahalarının paylaşımı
konusunda anlaşmazlıklarda açıkça görmek mümkündür. Dünya ve Avrupa yeni
istikrarsızlıklara gebedir ama bunu Türkiye’de gören, görse bile uygulayamayan bir iktidar
var!